HOŞGELDİNİZ - مرحبا بكم - WILLKOMMEN - WELCOME - ようこそ - BIENVENUE - BIENVENIDOS - ДОБРО ПОЖАЛОВАТЬ -

HOŞGELDİNİZ - WELCOME - WILLKOMMEN - مرحبا بكم - ようこそ - BIENVENUE - BIENVENIDOS - ДОБРО ПОЖАЛОВАТЬ

27 Haziran 2011 Pazartesi

100 YILDIR BEKLENEN HEDEF

100 YILDIR BEKLENEN HEDEF
  “Vizyon 2023” deyince aklıma gelen ilk şey, 2023 yılında ki görünüm. Ama,sadece bu manayı anlayarak okadarda geniş bir anlayışa sahip olduğumu düşünmüyorum. Bu yüzden Türk Dil Kurumu’nun resmi sitesinden (www.tdk.org.tr) vizyon kelimesin anlamını daha iyi kavramak için bir araştırmada bulundum ve karşıma çıkan anlamlar, gerçektende “Vizyon 2023”’ü tam olarak kapsıyordu. Bu anlamları sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Vizyon: görünüm, ülkü, sağgörü, sinema ve televizyon gösterimi, mecazi olarak ileri görüş. Vizyon kelimesinin bu manalarını da tek tek açıklayalım.
1-      Görünüm: Bir şeyin dıştan bakıldığında görünen biçimi, görünme durumu, görünüş, zevahir vs.
2-      Ülkü: 1- Toplum yaşamının türlü alanlarında eylem ve etkinliklerin ulaşmayı amaçladığı tasarım(sal) yetkin erek. 2- amaç edinilen ulaşılmak istenen şey.
3-      Sağgörü: 1- Basiret 2- bir durumu önlemler almaya elverecek biçimde önceden görme yeteneği.
4-      (Mecazi olarak) İleri görüş.
İşte vizyon sözcüğünün içermiş olduğu bu manaları öğrenince “Vizyon 2023” hedefi daha anlaşılır ve akla daha yatkın hale geleceği kanısındayım.
   Bizim insanımız yıllarca gerçek manası açıklanmayan, yabancı sözcükler sarf edilerek yapılan işlerin, kazanımlarının ne olacağı anlatılmadan, tabiri caizse tam olarak uyutamazlarsa da, yarı uykulu hale getirildi, meselelerden uzaklaştırıldı, kendi devletine yabancılaştırıldı. Bugün ve geçmişte bazı dönemlerde tek başına iktidarların başa gelmesi ve genelinde ülkemizin gelişme göstermesinin en büyük sebebi halkın dilinde konuşulması ve halk güdümlü projeler ile insanların karşısına çıkılmasıdır. Devletin millete ait olduğunun gösterilmesidir. Geçmiş hakkında çok konuşmak, geçmişte şöyle yapmışlar, şimdi böyle yapıyorlar, öncekiler kötüydü, şimdikiler iyi, tarihte bunlar bize şöyle yaptı gibi söylemler üzerinden bir şeyler anlatmak istemiyorum. Sadece geçmişte olan bazı durumlardan ders almak ve ileriye daha emin adımlar atmak için zaman zaman geçmiş tecrübelerden faydalanmakta yarar var. Bu konuyu bir büyüğümüzün vermiş olduğu çok güzel bir örnekle açıklamak istiyorum. Azerbaycan’da eğitimimi devam ettirdiğim dönemde, Sayın Hüseyin Çelik Bey Milli Eğitim Bakanı oldukları esnada Bakü’ye gelmişlerdi. Yapmış oldukları bir konuşmalarında, hayatı bir arabaya benzetmişlerdi. Konuşmasının o bölümünü aynen olmasa da aklımda kaldığı kadar konunun özünü anlatayım. “Hayatı bir araba olarak düşünün, bizler bu arabanın içerisindeyiz. Çünkü zaman geçtikçe ilerliyoruz. Yolumuza devam etmek için, yoldan çıkmamak için önümüze bakmalı, ön camdan yolu ve yol işaretlerini takip etmeliyiz. Sadece sollama yaparken veya bazı çukur ve engellerden geçerken, arada sırada dikiz aynalarından arkamızı kontrol etmemiz lazım, yoksa kaza yapabiliriz. İşte sürekli bakmak zorunda olduğumuz ön cam gelecek, arada sırada, emin adımlarla ilerlemek için baktığımız dikiz ayanları da tarihimiz, geçmişimizdir.”demişti.
   Diğer bir konu, şuan için, 2023 hedefli gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmek istenen projeler…  Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılı olan 2023 yılına, belirli bir seviyeye gelmiş, muasır medeniyetler arasına girmiş bir ülke olarak girmeyi hedefleyen ülkemiz için çeşitli projeler, yatırımlar hayata geçirilmekte. Bu projeleri incelediğimizde, tam olarak söyleyemesemde %80’lere varan oranlarda kendi giderlerini, belirli bir süreç içerisinde karşılıyor olması. Değişik alanlarda yapılan projelere baktığımızda, karayolları, köprüler, hastaneler, okullar, demir yolları, tüp geçitler,toplu konut projeleri, tarım destek yatırımları, hayvancılık alanına yatırımlar,kültürel yatırımlar, turizm yatırımları, tarihi restorasyonlar vs…geneli kendi kendini amorti eden projeler.
   Bu projeler gerçekleştirilirken, icracı olan devletin üzerine büyük sorumluluklar düşerken, halk olarak bizlerinde üzerine düşen sorumluluklar olduğunu unutmamamız gerekir. Örneğin; yapılan projeleri takip etmeli, eksik gördüğümüz yönleri varsa ya da projelere katkı sağlayacağımız yönleri varsa derhal görüşlerimizi bildirmeliyiz. Ülkemizin, dolayısıyla da milletimizin faydasına olacak, kendi geliştirdiğimiz projelerimiz varsa, onları da gerekli mercilere sunmalıyız. Her şeyi sadece devletten beklememeli, bizlerde elimizi taşın altına koymalıyız.
   Konuyu daha da küçülterek, daha iyi anlaşılması için örnek vererek açıklayalım. Kendim için söylüyorum, olayları çok iyi kavrayan, çokta pratik bir zekaya sahip bir insan değilim. O yüzden, meseleleri anlamak için kendime göre geliştirdiğim bir yöntemim var. Ülkemizi bir ev olarak düşünelim. Evin esas yetkilisi kim, baba, sonra anne ve çocuklar. Önce siyasi yönden inceleyelim. Babamız; evin otoritesini sağlayan, ihtiyaçlarımızı büyük ölçüde gideren, büyük ölçüde icracı, sorumlu vs. Annemiz; düzenleyici, dengeleyici, yine sorumlu vs. Çocuklar da; biraz daha talepkar, otorite altında saygılı, anne ve babasına bağlı vs. İşte var olan bu sorumluluklar bozulsa, herkes kendi görevini bırakıp, birbirine karşı gelse, saygı, sevgi ortamı aradan kalksa, çocuklar anne babasına olan hürmetlerini yitirse kaos olur. İşte evde yaşayan insanlar bir ülkenin halkı gibidir. Babanın otoritesini kabul etmeyip, annemize saygı göstermesek, sürekli problem yaşarız. Anne babaya, baba anneye karşı sorumluluklarını yerine getirmese yine sorunlar yaşanır. Herkes birbirine yardımcı olsa, işlerini kolaylaştırsa mutlu bir aile tablosu oluşur. Ülkemizde böyle işte. Herkes kendi sorumluluğunu bilir, icracılara yardımcı olur, yanlışlıklar gördüğünde bunu şiddete başvurmadan halledebilirse, mutlu ve huzurlu bir ülke oluruz.
   Yine evimizi projelerimize uyarlarsak; evimizin daha güzel olması için, hayat şartlarımız daha kolaylaşsın diye zaman zaman dekorasyonlar yapıyoruz, yeni eşyalar alıyoruz veya eski eşyalarımızı en son çıkan modelleri ile değiştiriyoruz. İşte “Vizyon 2023”’ün en önemli söylemlerinden bir tanesi, ülkemizin eski yüzünü, eksik bırakılmış yönlerini, en son teknoloji ile yenilemek, tamamlamak. Şimdi benim evim yenileniyor, ihtiyaçlarım karşılanıyor, daha rahata kavuşuyorum vs. buna destek mi olurum yoksa engel mi? Tabi ki elimden geleni yapmalıyım, çünkü ben o evde yaşıyorum, ne yapılıyorsa benim faydama. Ülkemizin de evden ne farkı var? Yine her şey, biz, Türkiye halkı için değil mi?
   Evet, bizler sürekli birilerinin yaptığı icraatlara ne gibi olumsuzluklar üretebilirim onun derdine düştük. Yapılan işlere ben ne gibi katkılar sunabilirim demedik. Geçmişte olan olaylara takıldık, küslüklerimizi barışla sonlandıramadık. İnsanların güzel yönlerine değil de hep eksik yönlerine baktık. Yıllarca ağzımızda türkü, şiir, deyim olarakta kullandığımız, yediden yetmişe herkesin söylediği “hatasız kul olmaz” sözünü unuttuk. Ta ki 3 Kasım 2002’ye kadar. Çok şükür, yeni bir sayfa açıldı. En güzeli de ne biliyor musunuz? Unutmamız gereken bir söz vardı, çok şükür unuttuk. Olumsuz manada, daha çok alaylı bir şekilde kullandığımız, “burası Türkiye, her an her şey olabilir”, “ne yaparsın burası Türkiye” gibi ifadeler artık kullanılmıyor. Evet, yarınımızın ne olacağını bilmezken, bugün 2023’lerin, 2050’lerin planını, hesaplarını yapıyoruz.
   Hep birlikte , kimin üzerine ne sorumluluk düşüyorsa, sorumluluklarımızı yerine getirelim. İnsan hak ve hukuklarına saygılı olalım, fedakar olalım. Şuan bir geçiş dönemi yaşıyoruz, bu dönemde bazı sıkıntılar yaşayabiliriz. Sabırlı olalım. Ama oturup elimizi kolumuzu bağlayıp durarak değil tabi ki. Kerküki Hazretlerinin dediği gibi; “Sabır, bir şey yapmadan oturmak değildir. Sabır mücadeledir. Biz bu zamana kadar sabrı oturmak diye biliyorduk. Oturacaksın. Eli kolu bağlı sabredeceksin, Allah da senin işini yapacak. Hayır, mücadele edeceksin, gerekenleri yerine getireceksin. Cenab-ı Allah mükafatını verecek.” Belki biz bugün o güzelliklere nail olamasakta, gelecek nesillere güzel bir gelecek bırakalım. Bu toprağın insanları, Anadolu insanları, fedakardır. Bayrağı düştüğü yerden kaldırmasını bilir. Son sözlerimi, babamın geçenlerde hastanede yatarken, hasta yatağında söylemiş olduğu sözlerle bitirmek istiyorum. Kendisi yaklaşık 16 yıldır emekli. Emekli maaşlarına temmuz itibari ile zam yapılacağını yanında yatan hasta ile konuşurken, “tek bu hükümet kazansın, böyle güzel işler yapılsın zam falan istemiyorum.” Geleceğin basamakları döşensin diye maaşlarını vermek isteyen daha sayısızca insanlar vardır bu topraklarda. Hep beraber el ele verelim, inşallah ülkemizi 2023’lere 2050’lere 2100’lere taşıyalım.